RÜZGÂRIN TAŞIDIĞI HİKÂYE
İki Kez Yazılan Kaderin Masalı
BİRİNCİ BÖLÜM: Kader Dokumacıları
Zamanın başlangıcında, yedi göğün üstünde Kader Dokumacıları yaşardı. Her biri birer dev kuştu; kanatları bulutlardan dokunmuş, gözleri yıldızlardan yapılmıştı.
En yaşlıları Azra Ana Kuş’tu. O, zamansız zamanlardan beri insanların kaderlerini gümüş ipliklerle dokurdu.
Bir gün Azra Ana Kuş, iki genç ruhun ipliğini eline aldı. Biri altın renkli ve sıcaktı – adı Güneş Yürekli Çocuk’tu. Diğeri gümüş renkli ve sabırlıydı – adı Ay Işığı Kız’dı.
Azra Ana Kuş ipliklerini birbirine dolamaya başladı. Ama bir şey ters gitti. İplikler henüz olgunlaşmamıştı.
“Bu iki ruh birbirini bulacak,” dedi yaşlı kuş. “Ama önce fırtınalarda dövülecek, nehirlerde yıkanacak, ateşte kül olacak. Ancak o zaman gerçekten birleşebilecekler.”
İKİNCİ BÖLÜM: Beyaz Geyiğin Ülkesi
Kuzey Dağları’nın eteklerinde, karlı ormanların içinde Aybastı Köyü vardı. Burada vaktiyle Beyaz Geyik yaşardı – o kutsal hayvan ki, gözlerini gören herkes kaderine bir adım yaklaştırırdı.
Geyik artık görünmezdi. Ama ruhu hâlâ ormanda dolaşır, bazen genç yüreklere yol gösterirdi.
O yıl, Bilgelik Evi’ne iki genç geldi. Güneş Yürekli Çocuk – sonradan Kadir adını alacak olan – sakin, sözsüz ve içine kapanıktı. Makine dillerini anlar, sistemlerin ruhunu görebilirdi.
Ay Işığı Kız – Binnur adını taşıyacak olan – insanların içindeki fırtınaları okurdu. Ruhların haritasını çizerdi.
Beyaz Geyik onları aynı ağacın altına, aynı masaya, yan yana oturttu.
İlk gün, Güneş Yürekli Çocuk kıza baktı ve içinde bir alev yandı. Ama söyleyemedi.
Ay Işığı Kız onu fark etti ama yüreği henüz hazır değildi. Kader Dokumacıları fısıldadı: “Henüz değil.”
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Sessiz Tilkinin Laneti
Ormanda yaşayan yaşlı bir tilki vardı. Adı Sessiz Ağız’dı. Kimse onun sesini duymamıştı çünkü çok küçükken sözleri yanlış zamanda söylediği için Orman Cadısı onu lanetlemişti.
Güneş Yürekli Çocuk, Sessiz Tilki gibi oldu. Her gün Ay Işığı Kız’a yaklaşmak istedi. Ama sözcükler boğazında düğümlendi. Korktu. Erteledi. Bekledi.
Üç yıl geçti. Üç uzun, kar fırtınalı, yalnız yıl.
Beyaz Geyik üç kez göründü ona. Her seferinde aynı şeyi sordu: “Ne bekliyorsun?”
Güneş Yürekli Çocuk cevap veremedi.
Sonunda Bilgelik Evi kapılarını kapattı. Gençler dağıldı. Rüzgâr onları farklı yollara savurdu.
Ama Kader Dokumacıları ipliklerini koparmadı. Sadece ayırdı. “Olgunlaşsınlar,” dedi Azra Ana Kuş. “Sonra yeniden dokuruz.”
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: Kayıp Yılların Ateşi
Yıllar geçti. Güneş Yürekli Çocuk, Demir Şehir’e gitti – taş binaların, soğuk makinelerin diyarına.
Orada Zümrüdüanka Kuşu’nun ateşinden geçti. Yandı. Kül oldu. Ama küllerinden yeniden doğdu.
Ay Işığı Kız ise Rüzgâr Şehri’ne gitti – insanların ruhlarının çığlık attığı, dertlerin konuşulduğu yere. Orada Bilge Kedi’den öğrendi: sabırla dinlemeyi, susmayı, beklemeyi.
İki ruh ayrı ateşlerden geçti. Ayrı fırtınalarda savuruldu.
Kader Dokumacıları bekledi.
BEŞİNCİ BÖLÜM: Yıldız Düşümünün Günü
17 Aralık 2021, ayın en karanlık gecesiydi. O gece gökyüzünden bir yıldız düştü. Yaşlı insanlar der ki: “Yıldız düştüğünde bir dilek tutarsan, tanrılar duyar.”
O gece, aynı anda, iki kalp aynı dileği tuttu.
Sonra bir mesaj geldi. Bir telefon çaldı. Bir kapı açıldı.
Güneş Yürekli Çocuk, Ay Işığı Kız’ı buldu. Ya da o onu buldu. Kader Dokumacıları gülümsedi: “Fark etmez kim buldu. İplikler yeniden dokunuyor.”
İlk ay güzeldi. Bahar rüzgârları gibi hafif, tatlı, huzurlu.
Ama sonra Kara Kurt geldi.
ALTINCI BÖLÜM: Kara Kurt’un Tuzağı
Ormanda korkutucu bir yaratık yaşardı: Kara Kurt. Onun işi sevgiyi yemekti.
Kara Kurt, Ay Işığı Kız’ın kulağına fısıldadı: “Onu kaybedeceksin. Tutmalısın. Bağlamalısın.”
Ay Işığı Kız korktu. Sıkmaya başladı. Sorguladı. Tutmaya çalıştı.
Güneş Yürekli Çocuk daraldı. Sessiz Tilki’nin laneti yeniden geldi. Sustu. Çekildi. Kaçtı.
Bir gece, hiçbir söz söylemeden yok oldu.
Kader Dokumacıları acı çekti. “Yine mi?” dedi Azra Ana Kuş. “Bu çocuk hâlâ öğrenmedi mi konuşmayı?”
İplikler yeniden koptu.
YEDİNCİ BÖLÜM: Üç Buçuk Yılın Sessizliği
Üç yıl ve altı ay geçti. Kış geldi, geçti. Kar yağdı, eridi. Bahar açtı, soldu.
Ay Işığı Kız yalnız kaldı. Ama artık bilgeydi.
Bilge Kedi ona öğretmişti: “Sevgi baskı değildir. Sevgi tutmak değildir. Sevgi güven vermektir.”
Güneş Yürekli Çocuk da yalnız kaldı. Sessiz Tilki’nin laneti sürüyordu. Ama bir gece, Zümrüdüanka Kuşu rüyasına girdi: “Kaçtığın şey, korktuğun şeydir. Ve korktuğun şey, sevdiğin şeydir.”
O gün Güneş Yürekli Çocuk anladı: Kaçmak çözüm değildi. Konuşmak, yüzleşmek, özür dilemek gerekiyordu.
SEKİZİNCİ BÖLÜM: Ay Tutulmasının Gecesi
Tam üç yıl, altı ay ve yedi gün sonra, gökyüzünde ay tutuldu. Ejderha, ayı yutmaya çalıştı ama başaramadı. Ay yeniden parladı.
O gece Ay Işığı Kız bir mesaj gönderdi. Cesaret topladı. Bir davet yaptı.
Güneş Yürekli Çocuk cevap verdi.
İkisi buluştu. Forum denilen yerde – kahve kokularının ve gece ışıklarının diyarında.
Beyaz Geyik oradaydı. Görünmezdi ama ikisi de hissetti.
Üç saat konuştular. Gece 01.02’ye geldiğinde zaman durdu. Kader Dokumacıları nefesini tuttu.
Güneş Yürekli Çocuk konuştu. İlk kez gerçekten konuştu: “Özür dilerim. Korkmuştum. Kaçtım. Hataydı.”
Ay Işığı Kız dinledi. Sonra o da konuştu: “Ben de hata yaptım. Sıktım. Tuttum. Güven vermedim.”
Kara Kurt kaçtı. Sessiz Tilki’nin laneti kırıldı.
Beyaz Geyik göründü. Son kez baktı onlara: “Şimdi hazırsınız.”
DOKUZUNCU BÖLÜM: İkinci Dokuma
Yedi göğün üstünde, Azra Ana Kuş yeniden çalıştı.
Bu sefer iplikler olgundu. Bu sefer renkler uyuşuyordu.
Altın ve gümüş iplik yeniden dokundu. Bu sefer kopmayacak şekilde.
Kader Dokumacıları geri çekildi. “Artık bizim işimiz bitti,” dediler. “Gerisi onların.”
ONUNCU BÖLÜM: Masal Bitmez, Başlar
Ve böylece iki genç, ikinci kez sevdi.
Bu sefer daha bilge, daha güçlü, daha hazırdılar.
Kuzey Rüzgârı hâlâ esiyordu. Beyaz Geyik hâlâ ormanda geziyordu. Zümrüdüanka Kuşu hâlâ ateşlerde yeniden doğuyordu.
Ve Kader Dokumacıları gökyüzünden izliyordu.
Çünkü bazı hikâyeler ilk denemede bitmez. Önce yanması, sönmesi, küllerinden doğması gerekir. Sonra gerçekten başlar.
Masalın Sonu Değil, Başlangıcıdır
“Ve masallar böyle biter. Ama sevgi böyle başlar.”